17 Nisan 2009 Cuma

UYUM SORUNU YAŞIYORUM

Al Kabir Otelinin lobisi, oradaki son akşamım...
Ve yine Arap çocuklar, bu defa toplu :) Okulların fuara olan ilgisi güzeldi. Birkaç okul fuara getirdi öğrencileri.

Bu adam çok komikti ya. Saçlar bildiğiniz kıvırcık ve kabarık, şirin bir yüz. Fasih Arapça konuşmuyor, o yüzden iletişimiz iki cümle ile sınırlıydı. Ben ona "Keyfe halek" yani "Nasılsın" diye sorardım. O da bana "Mie Mie" yani "yüzde yüz" diye cevap verirdi.


Evet, uyum sorunu yaşıyorum. İyi mi kötü mü bilmiyorum ama uyum sorunu yaşıyorum.

Ne zaman yeni bir yere gitsem hemen oraya uyum sağlıyorum hiç yadırgamadan. Hemen insanlarla dost oluyorum, hemen bulunduğum ortama alışıyorum. Oradan ayrılınca da tabi üzülüyorum.

Libya'ya gitmeden önceki halimi düşünüyorum da, aslında korkarak gitmiştim. Ama ne yapayım, ülke kapalı bir ülke, kimse Libya hakkında doğru dürüst birşey bilmiyor. Açmamışlar dünyaya kendilerini, ifade edememişler kendi duruşlarını. E biz de ne yapalım kulaktan dolma bilgilerle, korkarak gittik oraya. Bize söylenen, ama şunu giyme, şunu yapma, şunu söyleme gibi telkinlerle, eyvah ne yapacaz hem de 10 günden fazla kalacaz orada, her hareketimizi nasıl kontrol altında tutalım diye düşünerek gittik Trablus'a. Sonucu size son birkaç yazımda anlatmaya çalıştım. Tamamen şok yaşadım, Libya hiç anlatılan gibi değil.

Yukarda kendi duruşlarından bahsettim ya, bu konuyu biraz açmak istiyorum. İşim gereği birçok Arap ülkesinde tanıdıklarım var. Araplar karakter olarak bazı benzer özellikler taşır aslında, şimdiye kadar doğru dürüst bir birlik kuramayıp, hala yerlerinden kovulmak istenen Arap ülkelerinin olduğunu düşünürsek, bunun sebebinin Arapların genlerindeki bu ortak özellikten kaynaklandığını düşünüyorum. Örnekle açıklamak gerekirse, Irak'ın parça pinçik dağılışını izlemeleri ve şuan hala güncel olan Filistin'in durumu açıkça kanıtlıyor gibi. Yani Arapları iyi tanıdığımı düşünüyorum.
Ama Libya beni gerçekten şaşırttı, Libyalıların duruşu diğer Arap ülkelerine göre biraz daha farklı. Mağrur insanlar bir kere, tenezzül etmiyorlar birçok şeye. Yalnız bence ufak bir sorun var ki o da Libya göç alan bir ülke, diğer Arap ülkelerinden çok gelen var. Umarım bu göç durumu kendi duruşlarını değiştirmez, gelenlerden etkilenmezler.

Ne diyordum ben nereye geldim. Kendi uyum sorunumdan bahsediyordum değil mi? Evet Libya'ya gittim ön yargılarla hem de ve hemen oraya da uyum sağladım. Daha önce Kahire'ye gidip uyum sağladığım gibi. Çok mu uyumluyum, ya da çok mu iyi niyetliyim, yok yok ben çok safım ya. Neyse oradan birkaç resimle daha güzelleştireyim bu yazıyı da :)

13 Nisan 2009 Pazartesi

ALİ AL KİLANİ




Ali Al-Kilani şahsına münhasır bir kişilik, bir şair, karizması hat safhada bir adam. Ayrıca Libya Radyo Televizyon Kurulu Başkanı.

Bu kişiyle ilk tanıştığımda şair olduğunu bilmiyordum. Bana orada birçok konuda yardımcı olan Cem Sucu adındaki Fuarda görevli bir tercüman arkadaşımız bana onu sadece Radyo Televizyon Kurulu Başkanı olarak tanıştırmıştı. Şair olduğunu, şarkı sözü ve şiirler yazdığını sonradan öğrendim.

Fuardaki bizim Türk Bölümünün ilerisindeki binadan hergün bangır bangır bir müzik sesi duyuyordum, birgün merak ettim ve girdim içeri bu nedir diye. Müzik Saddam Hüseyin'in idam edilişi ile ilgili bir DVD idi. (Tabi ben bu oluşumun sahibinin, yani Saddam Hüseyin'e bu jesti yapan kişinin Ali Kilani olduğunu sonradan öğreniyorum.) Arkadaşlar kesinlikle tavsiye ediyorum ki eğer bu DVD'yi bulursanız alın. O DVD'nin bende uyandırdığı duygu garipti. Yani biz Türkler olarak komşumuz Irak'ın yaşadığı acıları tam anlayamamışız. Evet orada bir savaş var, (ve aslında bence bu savaşın tek suçlusu Irak'a sonradan Demokrasi getirmek için! giren devlet değil) ve biz Türkler olarak çok şükür ki savaşlardan yıllardır uzağız. O yüzden orada yaşanan çaresizlikleri eğer bizim Saygın Medyamız! Tv ekranlarına taşırsa görebiliyoruz. Bir savaşın ne kadar acı olduğunu, küçücük çocukların cesetleri başında duran ailelerinin, korkudan ve savaşın içinde olmanın verdiği o çaresizlikten dolayı çocuklarına bir mezar bile hazırlayamayıp belki yasını bile tutamadıklarını, bilhassa erkeklerin çıplak bırakılıp haysiyetleriyle, onurlarıyla oynandığını biz tam anlamıyla hayal bile edemiyoruz sanırım. Anlatmak istediğim şu ki bizim medyamızda gösterilmeyen birçok görüntüyü o DVD de görebilirsiniz. Ama bakabilir misiniz bilemiyorum. Ben gördüm ama bakamadım, başı kopuk cesetler, toprağın altından çıkarılan ve uzun süredir orda olduğundan olsa gerek katılaşmış bebek cesetleri... Yarabbim bu çok büyük bir acı, inanın şu an düşünmek bile ürpertiyor beni.
Lütfen bulun ve izleyin, Türkiye'de bulabilir misiniz bilmiyorum. Ama ben Libya'dan ayrılmadan önce size temin edebileceğiniz bir adres bulmaya çalışacağım.
Şunu da söylemek istiyorum ki, ben Saddam Hüseyin'in asılma görüntülerini daha önce izlememiştim. Dikkatimi çeken nokta şu oldu Kelime-i Şehadet getirirken bitirmesini beklemeden idam edilip düşürülmesi. Saddam Hüseyin'in iyiliği veya kötülüğünü tartışmıyorum kimseyle ama bir dönem başkanlık veya diktatörlük yapmış bir insanın en azından ölürken Kelime-i Şehadetini tamamlaması beklenmeliydi. Bu benim şahsi görüşürüm.
Ali Al Kilani'in neden böyle bir DVD hazırladığı hakkında bir fikrim yok.Üstelik öğrendiğim kadarıyla bütün masraflarının da kendi karşılamış. Bugün Salı, sabahın 03:00'ü Çarşamba günü sabah buradan ayrılıyorum eğer gitmeden önce kendisiyle bir kez daha görüşebilirsem mutlaka soracağım bunu ve sizlerle de paylaşacağım.
Neyse çok uzatmayayım gelelim asıl konumuza, Ali Al Kilani geleneklerine bağlı, vatanını ve milletini çok seven, duygulu, sevecen, mütevazi, kibar bir beyefendi. Libya'da tanıştığım Türk ve yabancı insanlar arasında saygı duyduğum biri olarak, ömrümün sonunda kadar unutmayacağım bir kişilik.
Kendisiyle resim çektirme isteğimi kırmayarak, Fuar alanına kurdurduğu ve adına "Naca'a" dediği çadırda çekilen resimlerimizi üste ekliyorum.



12 Nisan 2009 Pazar

BENCE LİBYA

Gece geç vakitte yediğimi yemekleri sindirmek için Al Kabir otelinn önündeki parkta gezinti yaparken çekildi bu resim.
Fuar alanında bu yavru ceylanla fotoğraf çekinmek ücrete tabi. Ama ben bu hayvana çok acıdım ya.. doğal ortamında kalması tarafıyım.

Veeeee bu da bir bedevi çadırı. Burayla ilgili daha detaylı açıklama yapacam.


Bugün kötüyüm, hem de çok. Nedenini bilyorum ama serde erkelik var yediremiyorum kendime.

Üzgünüm çünkü burayı çok sevdim ve bugün fuarın son günü sanırım birkaç gün daha kalacağız ama yinede sona yaklaşıyoruz. Burada asla hayatım boyunca unutamayacağm insanlarla tanıştım. Onlardan ayrılacağım için üzgünüm ve belki bir daha hayatımın sonuna kadar göremeyeceğim için üzgünüm. Söylemek istediğim birçok şeyi dillendiremediğim için üzgünüm. Üffff üzgünüm ya, böyle olmamalıydı ama üzgünüm.

Ama ben buraya güzel fotoğraflarımı ekleyeceğim, hüznümü değil mutluluğumu paylaşacağım sizinle.

11 Nisan 2009 Cumartesi

AL KABIR HOTEL TRIPOLI

Bu resimleri çektğimde yağmur yağıyordu. Halbuki ben bu aylarda Libya'ya yağmur yağmadığını sanıyordum.


Ben hep önyargılarla yaşıyormuşum meğer. Libya için neler düşünürken nelerle karşılaştım. Benim için tamamen süpriz oldu burası.

Buranın farkı havaalanında başladı. Küçük bir havaalanı ama herşey çok nizami, sokakları temiz, insanları nazik. Trafik düzenli, yola ayağınızı attığınızda arabalar duruyor ve size yol veriyorlar.

Fuar şirketi bize Al Kabir Oteli ayarlamış. Burası bir devlet oteli, çalışanlar memur. Ufak tefek aksaklıklar var ama güzel, ismi gibi büyük, manzarası harika bir otel. Buraya benim odanın balkonundan çektiğim birkaç resmi ekliyorum.