27 Kasım 2017 Pazartesi

BENDEN BİR ANI

Merhaba arkadaşlar, çok uzun zamandır bloğumu ihmal ettiğimin farkındayım. Artık daha çok ilgilenmeye çalışacağım. Bu yazımda  Milli Eğitim bakanlığının öğretmenler arası anı yarışmasına gönderdiğim yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım siz beğenecek misiniz? Dereceye giremedim ama olsun önemli olan katılmaktı.

HOŞGELDİNİZ ÖĞRETMENİM
Bütün öğretmenler öğretmenliğinin ilk gününü hatırlar. İlk öğrencileri, ilk girdiği sınıfın şubesi yıllar geçse de öğretmenlerin aklındadır sanırım. Benim öğretmenliğimin ilk anısı ise biraz daha eskilere dayanıyor. Öğretmenliğin ne olduğunu, nasıl öğretmen olunduğunu staj dönemimde anladım ben.
Bence insanın hayatında makas değiştiren, insanı büyüten, geliştiren olaylar olur. Normal bir hayat yaşarken birden bir şey olur ve o kişi bir dakika öncesiyle aynı kişi olamaz. Olay dediğime bakmayın, olan şey büyük bir felaket olabileceği gibi kısacık bir bakış, anlık bir gülüş, samimi bir sözcük de olabilir.
Benim öğretmenlik serüvenime gelince, beni öğretmen yapan şey de boncuk boncuk gözlere sahip, sıcacık bir cümleydi.
anı ile ilgili görsel sonucu

Üniversiteyi okurken ileride yapacağım meslek olarak öğretmenliği seçmiş olsam da demek ki başlarda pek idrak edememişim öğretmenliğin hissettirdiklerini. Fen –Edebiyat Fakültesinde okuduğum için formasyon alıp üstüne de staj yapmam gerekiyordu. Stajım şu an net olarak hatırlamasam da Ekim ya da Kasım aylarına denk gelmişti. Konya’da okuyordum ve staj için merkeze çok da uzak olmayan bir mahalle okulunda staja başlayacaktım.
Bilmem bilir misiniz Konya’nın ayazını. Saç derinizin diken diken olduğu, derinizden içeri nüfuz eden kesif bir ayazı vardır Konya’nın. Bilhassa da sabahları. Yaşımın ortaya çıkma riskini göze alarak söylemeliyim ki, benim staj yaptığım dönemde bayan öğretmenlerin etek giymesi gerekiyordu. Staja başlama heyecanı ile şık bir etekli takım aldım. Gece boyunca rüyalarımda defalarca sınıflara girdim çıktım. Sabah uyandım ve takım elbisemi büyük bir özenle giyindim. Aynada kendimi sanki başöğretmen gibi görüyordum. Sanki öğretmen olmak için bir takım yeterliymişcesine ben de bir alım bir çalım, değmeyin gitsin. Gelgelelim sokağa çıktım ve biraz önce size iki satırla bahsettiğim ama aslında hakkında sayfalarca yazı yazılabilecek Konya’nın sabah ayazında yaklaşık 15 dakika dolmuş bekledim.
Dışarıya çıktığım ilk andan itibaren benim burada ne işim olduğunu, sabahın köründe neden kalkıp staja gitmek zorunda olduğumu, öğretmenliğin de o kadar matah bir şey olmadığını ve daha birçok olumsuz düşünceyle hayatımı sorguladım. Nihayet dolmuş gelmişti ve ben kafamda onlarca soru işaretiyle okula ulaştım. Okulun bahçesinde içeri girdim. Sabahki başöğretmenden hiç eser kalmamıştı. Şunu o an çok iyi anlamıştım; bir takım elbise giymekle öğretmen olunmuyordu. Öğretmenlik daha güçlü bir teşvik isteyen bir meslekti ve birazdan bana da o teşvik verilecekti.
Bahçeden okul binasına doğru asık suratla yürüdüm. Binanın kapısı kapalıydı ve içerden nöbetçi öğrenci kapıyı açtı ve “Hoş geldiniz öğretmenim.” dedi. O cümlenin bende uyandırdığı hissi keşke size tarif edebilsem. O cümle ki aslında evde, mağazada, lokantada kısaca her yerde duyabileceğiniz basit bir cümle. Fakat benim için o cümle, beni bir anda değiştiren ve öğretmen yapan bir cümleydi. Ben artık bir dakika önceki kişi değildim. Hala öğrenci zihniyetiyle her şeye isyan eden o şımarık kız gitmiş yerine bütün öğrencileri sevgiyle kucaklamaya hazır bir öğretmen gelmişti.

Öğretmenliğimle ilgili şunu söyleyebilirim, ne hayallerim ne okuduğum okul beni öğretmen yaptı. Beni öğretmen yapan şey, sabahın ayazını iliklerime kadar hissetmişken kapıyı açan öğrencimin sıcacık sözleriydi: “Hoş geldiniz öğretmenim.”

* Görsel alıntıdır.


Çift Fonksiyonlu Derin Dondurucu

                                                       

İlk önce çift fonksiyonlu derin dondurucunun ne demek olduğu ile başlayalım, zira ilk duyduğumda ne anlama geldiğini ben de anlayamamıştım. Klasik derin dondurucular sadece “derin dondurma” yapıyor, yani içlerindeki tüm gıda ve besinleri -16 / -24 arasındaki bir sıcaklıkta depoluyor. Bunun avantajı, bu sıcaklıkta hemen tüm besinlerin kullanım ömürlerinin son derece uzun olması. Yani yazın dondurduğunuz bir gıdayı, kışın ilk günkü tazeliği ile tüketebiliyorsunuz. Ancak derin dondurma uzun süreli bir çözüm ve kısa sürede tüketmeniz gereken gıdalar için yeterince pratik değil. Aynı şekilde, su oranı yüksek besinler (karpuz, üzüm, vs.) derin dondurma işlemi için pek uygun değil, zira içlerindeki su kristalleşiyor ve gıdanın lezzeti bundan etkileniyor. Bu türden gıdalar için derin dondurucu değil, “soğutucu” kullanmak gerekiyor.

İşte çift fonksiyonlu derin dondurucu modelleri, tam olarak bu işe yarıyor. İstediğiniz zaman soğutma, istediğiniz zaman da derin dondurma yapıyorlar. Bu yüzden, kelimenin tam anlamıyla her besin türü ve her depolama amacı için uygunlar. Ancak, piyasada kaliteli bir çift fonksiyonlu derin dondurucu modeli bulmak oldukça zor. İşte bu nedenle uzun araştırmalardan sonra Uğur Soğutma’ya ait UED 7246 DTK modelinde karar kıldım. Uğur Soğutma’nın bu sektörde 60 yılı aşkın bir deneyimi var ve gerçeği söylemek gerekirse, kayda değer bir rakibi de bulunmuyor. Nitekim UED 7246 DTK’yı birkaç aydan bu yana kullanıyorum ve son derece memnun kaldığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

Her şeyden önce, bu bir dikey derin dondurucu model. Yani görünüm ve kullanım olarak klasik buzdolaplarına benziyor. 261 litre brüt iç hacmi var ve en kalabalık aileler için bile fazlasıyla yeterli. Derin dondurma, soğutma ve sıfır derecede saklama özellikleri bulunuyor. Besinlerinizi kullanılan moda göre +3 / -24 sıcaklık aralığında depolayabiliyorsunuz. No frost özelliğine sahip olan çift fonksiyonlu derin dondurucu, aynı zamanda A+ enerji sınıfına ait, yani çok az elektrik harcıyor. Ön kapağı üzerinde bir LED ekran var ve tüm ayarları (kapağını açmaya gerek kalmadan) bu ekranı kullanarak yapabiliyorsunuz. Ben Uğur Soğutma’nın çevrimiçi mağazasını kullanarak satın aldım (https://satis.ugur.com.tr/) ancak Türkiye çapındaki bayilerden de alabilirsiniz. Bir derin dondurucu almaya niyetliyseniz, çift fonksiyonlu bu modele muhakkak bir göz atmanızı öneriyorum, kesinlikle pişman olmazsınız.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

18 Ağustos 2017 Cuma

Kullanım Kolaylığı ve Estetik Bir Arada

Derin dondurucuların faydalarını anlatarak zamanınızı almayacağım, uzun süreli gıda depolama için başka bir seçeneğin olmadığını zaten biliyorsunuzdur. Henüz bilmiyorsanız da, bu yılki Kurban Bayramı’nda öğreneceksiniz zira etleriniz buzdolabı içerisinde en fazla bir hafta dayanacak! Yani ister et, isterse de diğer gıdalar için uzun süreli depolama yapmak istiyorsanız, bir derin dondurucu kullanmanız gerekiyor. Bu bakımdan iki seçeneğiniz var: yatay ve dikey derin dondurucu modelleri. Yatay olanlar bir sandığı andırıyor ve kapakları üst kısımda yer alıyor. Dikey olanlar ise aynı bir buzdolabı gibi: Kapakları ön kısımlarında bulunuyor ve (isminden de tahmin edebileceğiniz gibi) dik şekilde kullanılıyorlar. Ben, tercihimi dikey derin dondurucu modellerinden, hatta daha net söyleyecek olursak, UED 5170 DTK A++ modelinden yana kullandım.


                                                               

Neden derseniz, her şeyden önce Uğur Soğutma markası güven veriyor. 60 yılı aşkın bir süredir derin dondurucu üretiyorlar ve bu nedenle benzersiz bir uzmanlıkları bulunuyor. Unutmayın, bu cihazları on yıllar boyunca kullanmak için alıyorsunuz ve he sağlamlıkları, hem de servis ağlarının yaygınlığı önem taşıyor. Uğur Soğutma, her iki bakımdan da beklentilerimi fazlasıyla karşılıyor. Gelelim tasarıma: UED 5170 DTK A++, dikey bir derin dondurucu modeli. Ben bu tasarımı seviyorum zira kullanması daha pratik geliyor: Aynı bir buzdolabı gibi rahatça kullanabiliyor, hatta buzdolabının yanına koyarak uyumlu ve estetik bir görünüm elde edebiliyorsunuz (ben öyle yaptım, tavsiye ederim).



UED 5170 DTK A++ yalnızca 46 kilo, yani kimseyi çağırmama gerek kalmadan bir köşeden diğerine kolayca taşıyabiliyorum. İç hacmi 170 litre, sadece benim değil, komşularımın gıdalarını bile depolamaya yetiyor! A ++ enerji sınıfında olduğu için, neredeyse hiç elektrik harcamıyor. En sevdiğim özelliği de, elektrik kesintilerinde bile içindekileri 15 saat boyunca korumaya devam edebilmesi oldu. Sık sık kesinti yaşanan bir yerde oturuyorsanız, emin olun bu özellik çok işinize yarayacak. Satın almak için https://satis.ugur.com.tr/item/ued-5170-dtk-a/100028 adresini kullanmanızı tavsiye ederim, peşin fiyatına 12 taksit yaptırarak kredi kartınızla alabiliyorsunuz. Geniş iç hacimli, dayanıklı, pratik ve uygun fiyatlı bir derin dondurucu arıyorsanız, UED 5170 DTK A++ modelini gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.

                                     
Bir boomads advertorial içeriğidir.

2 Mayıs 2017 Salı

SECRETO DE SUS OJOS - GÖZLERDEKİ SIR

Arkadaşlar çok uzun ara verdim biliyorum. Buraya yazamadığım süre içinde çok faydalı işler yaptığım kanaatindeyim. Öncelikle Araplara özel Türkçe Öğretim kitabı hazırlamaya başladım. Buna sonraki yazılarımda değineceğim.

Yine burada olmadığım zamanlarda çok okudum ve çok izledim. Benim için verimli bir dönem oldu diyebilirim. O kadar güzel filmler keşfettim o kadar güzel kitaplar okudum ki vakit buldukça onları tek tek sizinle paylaşacağım.

İlgili resim

Ama bugünkü yazımda izlediğim o mükemmel filmlerden birinden bahsedeceğim. İsmi Gözlerdeki Sır diye Türkçe'ye çevrilmiş Secreto De Sus Ojos. Bir Arjantin - İspanyol yapımı film. İnanılmaz oyunculukla mest eden abartısız oyuncular. Konu aslında basit tecavüz - öldürme olayı. Ama detaylar harika. Filmde her şey incelikle işlenmiş. Sonu ise çok çarpıcı.

Dram- aşk -polisiye-gerilim severler için ideal bir film.

Korkudan aşka geçmek için bir adıma ihtiyacın olduğunu göreceksiniz bu filmde. Tutkunun insanı ne hallere soktuğuna şahit olacaksınız. Filmde sadece konuşmaları değil de gözleri de takip edeceksiniz ki daha iyi anlayabilesiniz.

Ve filmin sonundaki

"Lütfen söyle ona, benimle bir kez konuşsun." cümlesiyle çarpılacaksınız.

Israrla tavsiye ediyorum. 

Klima, Soğutma Uzmanından Alınır

Sıcak havalarda klima ile serinlemek gibisi yok, değil mi? Geçtiğimiz sene vantilatör ile bu işin olmadığını gördüm, bu sene hazırlıklıyım: 2017 yazına bir klima ile gireceğim. Alacağım modele karar vermek için sayısız inceleme okudum, sonu gelmeyen karşılaştırmalar yaptım. Siz de aynı zahmeti çekmeyin diye, araştırmamın sonucunu paylaşıyorum. Dikkat ettiyseniz “marka” değil, “model” dedim zira markaya zaten karar verdim: Uğur Soğutma. Klimanın soğutma uzmanından alınması gerektiğini düşünüyorum, soğutma uzmanı deyince akla ilk gelen isimde, Uğur Soğutma oluyor.


Klima satın alırken ilk dikkat etmeniz gereken şey, enerji tasarrufu. Hemen her klima, A++ enerji sınıfına ait olduğunu iddia ediyor. Aynı şekilde, çoğu klimada “inverter” özelliğini görmeniz mümkün oluyor. Ancak her nedense, bu iki özellik genellikle bir arada yer almıyor! Gerçekten de, hem A++ enerji sınıfına ait ve hem de inverter teknolojisini kullanan klima modelleri bir hayli ender. Uğur Soğutma’nın UIS 18 klima modeli, bu nedenle takdiri hak ediyor. Her iki teknolojiyi de birlikte kullanan UIS 18, maksimum seviyede enerji tasarrufu gerçekleştiriyor ve elektrik faturasından endişe etmeden istediğiniz kadar kullanma imkânı sunuyor.



UIS 18’in tek avantajı bu değil elbette. Bekleme modundayken sadece 1W elektrik tüketiyor. Bu da %80’e varan bir enerji tasarrufu yapmasını sağlıyor. Klimanın akıllı soğuk hava üflememe özelliği var, yani açar açmaz soğuk hava üflemeye başlamıyor. Ortam sıcaklığını, yavaş ve doğal bir şekilde istenilen dereceye getiriyor. Ancak bunun çok uzun sürdüğünü de düşünmeyin:  Turbo modu sayesinde, çok kısa bir süre içinde serinlemeniz mümkün oluyor. Otomatik sorun tespit ve koruma sistemleri sayesinde de klimayı güvenle kullanabiliyor, yetkili servisle mümkün olduğunca az muhatap oluyorsunuz!
Ben 19.000 BTU olan modelini sipariş etmeye karar verdim, ancak daha düşük BTU’lu modelleri de bulunuyor. En doğrusu bir keşif yaptırmanız ve size en uygun modeli tespit ettirmeniz olacaktır. Daha sonra, https://satis.ugur.com.tr/ adresinden 12 taksitle bu mükemmel klimayı satın alabilirsiniz.




Bir boomads advertorial içeriğidir.

28 Ocak 2017 Cumartesi

FİKRİ MÜHİM - WHITE CHOCO MOCHA DENEYİMİ

Fikri mühim bana yine Nescafe'nin yeni çıkardığı White Choco Mocha Kahvesini gönderdi. Zaten Nescafe sever biri olarak daha önce de denediğim bu ürünü tekrar tekrar denemem için bolca ürün göndermişlerdi.

Öncelikle şunu söyleyeyim sade kahve içen biri olarak bu ürün pek benim damak zevkime göre değildi. Kremalı, şekerli kahve seviyorsanız bu ürünü baş tacı yapabilirsiniz.




Farklı zamanlarda farklı kişilerle içtik kahveleri. Misafirlerimin çoğu bayıldı farklı aromasına. Sade kahve sevenler hariç.